31 Mayıs 2013 Cuma

#direngeziparkı



Hepimiz ‘insan’ olsak keşke.

‘İnsan’ ne demek önce tanımlasak, anlasak.

Düşünen, sorgulayan varlıklar olarak ayrışıyoruz türlerden var’oluş gereği ancak pek çok kez ‘yok olamıyoruz ‘yok’ sayamıyoruz düşünmeden, sorgulamadan “hadi yap, karnın doysun, cebin dolsun, egon doysun” diye seslenen o hissi. İnsanlık’ın esamesi okunmuyor, ezberden okunan ve tekrarlanan ise o ‘hayvan’ın vahşeti. İnsan, tanımına eklenmeye çalışılan aslında hayvana ait olanlar görülenler. Hayvan’ımıza dair olanlar.

Şu cebin dolsun diye seslenen hissi açığa çıkaran, önüne gelene kendinde ‘yok’ ettiği insanlığıyla ‘hayvan’larıyla yanıt verenlerle doldu ‘parkımız’, ‘nefesimiz’, ‘gözlerimiz’. Gaz maskesi ararken insanlar, insan maskesi takan hayvanlar doldu etraf.
 Hastaneye kaldırılıyor, ‘ağır yaralı’ insanlığımız. ‘Bitkisel Hayat’ a girmemize bile müsaade edilmiyor.

‘Yeşil’in kağıt üzerinde olanını, cami örtüsünden yansıyanını severlerin en sevdiği renk oldu gözlerini bürümüş kırmızı. Grileri ışıltılı şekilde sunmayı, suni yeşillerle süslemeyi istiyor, havayı klimalardan almamızı öğütlüyorlar. Vitrinler olsun manzaramız, ‘cafe’lerde yapılsın sohbetler, okunsun kitaplar diye yapıyorlar, en sevdikleri üç harfi yanyana getiriyorlar büyük büyük yazıyorlar AVM diye kapılarına. Köşedeki manav da kapatsın dükkanı, alış-veriş yapsın büyük harfli yerlerden ya az sıfırlı hayatıyla izlesin içeriden.

Sohbetler de mümkünse bayram havasında, ‘itaat’ içeren sözcükler etrafında dönmeli. Refah içerisindeki ülkeden, ne kadar mutlu, “dini, dili bir toplum” olmamızın güzelliğinden bahsederek, şükran sözcükleri ile dolmalı. Tek yöne bakmalıyız, ‘güdülmüş’ hayvanlar misali.
İnsan olmak yasak bize !  Düşünen ve sorgulayan ve böylece ‘seçebilen’ olmak özgürce. Yasak.

Taksim Gezi Parkı’nda sabahlayan, ‘güdülme’ye  zorlanan ‘zehir’lenmekle karşı karşıya olanlar. O zehirlerin içlerindeki o hayvani sese ulaşmasına izin vermeyenler. İnsan olmayı seçenler. Sadece Yeşil’e aitler ama en doğalına. Doğa’da duranına. Bunun dışında insan olma farkındalıkları dışında ortak yönlerini aramak laf-ı güzaf. “Boş laf” yani.

Bir gruba, bir görüşe, bir ırka ve hatta bir şehre bir parka ait değiller. Belki de bir çoğu daha önce içinden bile geçmedi o parkın, tenine değmedi bile çimleri ancak bildiler ‘orada’ olduğunu.   Şimdi ‘düşünen, sorgulayan ve itiraz eden’ insanlar olarak içgüdüleriyle değil ‘öngörüleriyle’ yanyanalar. Beynen temastalar ve ülkenin dört bir yanından ve hatta okyanus aşan bir B’irliktelikle elele tutuşuyorlar.

Zehirlenmemek için, o ‘hayvan’ın sesini susturabilmek ve insan olduklarının farkındalığını hatırlatabilmek için !

#direngeziparkı

#occupygezi

                               

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder