5 Aralık 2011 Pazartesi

DEDELER VE TORUNLARININ HİKÂYESİ...


Dedemin İnsanları / 
Almanya'ya Hoşgeldiniz  



http://www.sabah.com.tr/kultur_sanat/sinema/2011/12/05/dedeler-ve-torunlari

                                                       
 
Çağan Irmak'ın beklenen filmi  nihayet gösterimde ! "Bakalım bu kez ne kadar ağlayacağız ? " sorusu akıllarda, yine güçlü oyuncu kadrosunun performanslarını izleme ve bu kez Irmak'ın kendi yaşam öyküsüne tanıklık etmenin heyecanıyla ben de sinemanın yolunu tuttum. 

Ama öncesinde, Türkiye'de çok da büyük yankılar uyandırmayan 61. Berlin Film Festivali'nde göz dolduran başka bir film gözüme takılmıştı, Dedemin İnsanları galasından önce, Yasemin Şamdereli'nin "" filmi karşıma çıktı ve Türk-Alman toplumuna olan ilgimin de uyandırdığı merakla filmi izlemeye koyuldum. 

Almanya'ya Hoşgeldiniz !

        



Almanya'ya Hoşgeldiniz de Almanya'ya çalışmaya giden bir Türk ailesinin kızı olan Yasemin Şamdereli'nin yönetmenliğini yaptığı yine otobiyografik bir hikayeyi anlatmakta.. Almanya'ya 1960'larda işçi olarak giden bir dedenin günümüzde insanları ve minik torunu Cenk ile olan ilişkilerini ve 1 milyon birinci işçi olarak gittiği Almanya'da yaşadıkları geri dönüşlerle seyirciye aktarılıyor. Oldukça keyifli bir anlatım ve doğal Almanca- Türkçe kullanımlarıyla renklenen bir hikâye.. Dedenin bir diğer torunu Canan, Dedesi'nin hikâyesini Cenk'e anlatırken, annesi Alman, babası Türk olan Cenk'in, nereye ait olduğunun cevabı tarihsel öğeler içinde bulunmaya çalışılıyor. Harita'da izini bulamayan, dedesi Anadolu'dan gelen Cenk, kendini Türk olarak görse, arkadaşları "tam Türk" olmadığını söylüyor, sadece Almanca konuşsa da kendini nereye ait hissetmesi gerektiğini ise sorguluyor. Dede Hüseyin ise ailesini "ait oldukları " topraklara götürme hevesiyle, herkese o yazın sürprizini açıklıyor. 

Dedeler ve torunları...

Irmak'ın hikâyesindeki minik Ozan ise mübadele ile Girit'ten göç etmek zorunda kalmış bir dedenin torunu. Bu kez yine Anadolu'ya bağlanan bir aile hikâyesinde aidiyetini sorgulayan toruna geri dönüşlerle kendi hikâyesini anlatan dede, Mehmet. Mübadele dönemi, "topraklarından, evinden" koparılmanın hikayesi anlatılırken, 1980'lerin Ege esnafı, komşuluk ilişkileri, aile bağları çok sıcak bir dokuda izleyiciye aktarılıyor. Sonrasında tanık olduğumuz, ihtilal ve beraberinde getirdikleri ve ötesinde"götürdükleri" ise yine Irmak'ın çok sevdiği dönem hikâyesi tadını izleyicinin damağında bırakıyor. Hikâye büyüyen Ozan'ın günümüze şişelenmiş hatıraların peşinden gitmesiyle final buluyor ve bu kez "komşu" ile olan ilişkilerdeki sıcaklık, dökülen gözyaşlarını kurutuyor. 

Dedeler, insanları ve torunları.. Bir millete ait olma sorgusundan öte, bir "aile"ye ait olma hissini en güçlü yaşatan ve varlığıyla yol göstericiliğini, aydınlığını aile bağlarında yaşatan iki dedenin hikâyesiydi anlatılan, farklı topraklarda, farklıkültürlerle harmanlanmış.. Hangi unsur, dil dahil olsa da yaşananlara "aile olmanın" ortak hissi ile iki dedenin torunlarına anlattığı iki benzer hikâye..

Biz kimiz ve nereye aidiz? 
İkisi de "izlenmesi" gerekenler listesinde, hem bu kez gözyaşlarınız iki filmde bitmeden kurumuş olacak..
Torunların, biz kimiz ve nereye aidiz sorularına verilebilecek yanıtı ise bilge bir adam şöyle vermiş; "Biz bizden önce olan herşeyin, gözümüzün önünde yaşanan ve bize reva görülen şeylerin toplamıyız. Biz varlıkları kendi varlığımızı etkileyen ve bizim de onların varlığını etkilediğimiz insanlar ve şeyleriz . Biz bizden sonra olan ve biz gelmemiş olsaydık varolamayacak olan herşeyiz. "

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder