20 Aralık 2011 Salı

30 Yıllık Yangın Söner Mi?

Yangın Var_ Murat Saraçoğlu

http://www.sabah.com.tr/kultur_sanat/sinema/2011/12/20/30-yillik-yangin-soner-mi 


                                                        
"YANGIN BELKİ SÖNER, SEVGİ KÖRÜKLER KALAN KÜLLERİ DİYE..."
Memlekette "Yangın Var !" malum, gönüller yanıyor, insanların içine bir türlü su serpilmiyor. 

Murat Saraçoğlu'nun yönetmenliğini üstlendiği, hocam Koray Çalışkan'ın yapımcısı olduğu ve Murat Batgi ile senaryosunu yazdığı 'Yangın Var!' filmi, 'memleket'in 30 yıldan fazladır 'yol' almaya çalıştığı bir meselenin hikâyesi, bir yol hikâyesi.

2010 yılında yaşanmış gerçek bir olaydan esinlenilerek yazılmış, insana dair bir film. 'Memleket' meselesi demek kolay, ancak herkesin toprağı, herkesin şehri, kendi memleketi. Tam da bu sebeple, itfaiyeci Koşman, memleketi Trabzon'a, uzak 'Diyar'bakır'dan itfaiye aracı almaya gidiyor görevli olarak, ayakları geri gide gide.. İsteksizliği uzaklaşmaktan, kendine yabancı olana uyum sağlayamamaktan, evinde hissedememekten korkmaktan. Diyarbakır tarafında da durum farklı değil, "yangın her yerde" elbette, ama herkes kendi yangınını söndürme çabasında… Diyarbakır itfaiye aracını Trabzon'a hediye etmek niye ? Tüm karşı görüşlere ve çekincelere rağmen gidilen ve birçok hikâyeyi içinde barındırarak geri dönülen bir yolun hikâyesi anlatılan. 

Ormanlar yanmıyor sadece, her yüreğin kendine özgü yangınları var, kimisi ise söndürülmeye değil, kıvılcımlarla beslenmeye ihtiyaç duyuyor, "Selvi Boylum Al Yazmalım" hikâyesi de baş karakterlerimizden Koşman'ın yüreğini besliyor. "Asya"sını arıyor, belki de her yangın söndürmeye gittiğinde! Kırmızı kamyonuyla değil belki, ama daha kırmızı itfaiye aracıyla. Aradığı Asya, Kürt kızı Asya, sonunda Diyarbakır'da karşısına çıkıyor ve "yol arkadaşı" oluyor. Aynı yolu gitmeleri tesadüf değil elbette… Asya tarihini sahipleniyor, dilini, insanını anlatıyor Koşman'a, "Dağa çıkmasını gösterdiği gibi, inmesini de öğretiyor". Koşman "lehçe"sinden bahsediyor, cenneti kıskandıracak yeşillikteki memleketinden. Her birinin yüreği dağlanmış, Koşman, Rize'ye gidemiyor, o "köprü"nün altından su bir türlü geçmiyor, yüreğine su serpilmiyor. Asya ise acıları bir kutuya sığdırmaya çalışıyor, kardeşinin, yüreğinin yangını belki söner umuduyla. 

Yangın Var filmi, 30 yıllık "devlet" meselesini, "küçük" insanların gözünden gösteriyor bize. Çok yalın bir dille anlatılan hikâye de, her şeye rağmen bolca gülüyorsunuz, "bizim" insanımız diyorsunuz, herkes kendi varlığıyla, diliyle bir değer. "Öteki"ni duymaya çok alışmışız, dinleyip kafamızda yaratmaya, bu film bize "bizi" anlatıyor, uzağı yakına getiriyor, yaşayarak öğrenmesi gerektiğini öğretiyor, "büyük resme" baktırıyor. Resim diyoruz ama aynaya bakar gibi bir aksi gösteriyor. 

"İlyas"ımız, Koşman rolündeki Osman Sonant'ın yalınlığı, içtenliği, "Asya"mız Nesrin Cavadzade'nin güzelliği, duruluğu ayrı bir seyirlik katıyor filme, müzikleriyse tam dinlencelik. Ahmet Kaya'nın ruhuyla da besleniyor bir yandan da. 

Yangın Var ! taraf tutmuyor, şu meşhur zenginliğimizi bize anlatıyor, Anadolu'dan kareleri gösteriyor; hani şu Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Rum, Ermeni ve daha bir çoklarıyla beslenen "memleketin" hikâyesi, yangın belki söner, sevgi körükler kalan külleri diye..

Gidin, görün, dinleyin.. Çok uzak değil..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder