24 Kasım 2011 Perşembe

Siyah Süt'teki Otobiyografik Yansıma


Siyah Süt_ELİF ŞAFAK
üzerine...

“Yeni Başlayanlar için Postpartum Depresyon” açıklamasıyla yol göstermek istercesine not düşüyor, Elif Şafak, romanın en başına; Siyah Süt’ü tanımlıyor. Hemen ardından bu kitap nasıl okunmalı, hatta okunduktan sonra ne yapılmalı satırlarca yazmış. Klişeleri, aşinalıkları kırmak istercesine, “cennetin önlerine serildiği “ annelerin de cehennemlerini yaşayabileceği, o cennetten bir süre de olsa mahrum kalabildiklerini anlatmış. Toplumun şekillendirmeleriyle ifade olunan anneliğin , yaşayan için ne kadar farklı yönlere gidebildiğini, “annenin” hayatında tamamen bir farklılaşmaya gittiği bir dönemde elbette doğumdan sonra da doğum sancılarının bir süre daha devam edebileceğini düşünmemek, aklımıza getirmemek doğal mı ?

Okuma  Yöntemini anladıktan sonra, kitap kendi içinde akıyor adeta..Her ne kadar Elif Şafak, kitapta yazılanların “unutulmak için “ yazıldığını söylese ve “bahar temizliğine”, ‘ bir ucundan da sen tut’ dercesine okuyucuyu da  dahil etse de,  bu kitap “hatırlanmalı “ !  Sadece anneler merak etmemeli Siyah Süt’ün tadını , anne olmak için yaratılmışlar, içlerindeki Anaç Sütlaç Hanım’ı  baş tacı edenler, akıllarının ucundan bebek sahibi olmayı geçirmeyenler, içlerindeki  Hırs Nefs Hanım’la çalışma arkadaşı olanlar, ‘doğurmak ya da doğurmamak’ diye düşünen, içlerindeki Sinik Entel Hanım’la kelimelerin, fikirlerin dünyasında dolaşanlar, kadınlığının, bedenlerinin daha bir farkında, içlerindeki Saten Şehvet Hanım’la kuaför salonunda bekleyenler, çocuk sahibi olup olmamanın kararının kendi kudretlerinde olmadığını düşünen, içlerindeki Can Derviş Hanım’la sık sık En’am Suresini tesbih edenler ve daha bir çok diğer, farklı Hanım’larla olanlar, farkında olarak ya da olmadan o sesleri dinleyen, konuşan hatta bazen kavga eden kadınlar okumalı bu kitabı. Hatta erkekler de okumalı, yer yer “öteki” cinsin süreçlerini gözlemleyerek, yer yer, kendi ‘Bey’lerinin de olduğunu fark ederek okumalılar, çünkü bu sadece bir kadın, bir annenin süreci değil. Üstelik kitap bu kez aslından, siyah, dönüştürülmemiş sonradan herkes rahatlıkla okusun diye belki de..

Siyah Süt, doğum sonrası döneme çok sonra  giriyor ve değinip geçiyor gibi geliyor bana, pre-natal ( doğum öncesi )ve natal dönem daha vurgulu anlatılıyor. Her insanın hayatında büyük kararlar almadan geçtiği süreçlerden farksız ; öncesi; çok tanıdık..İnsan okurken, kendini sorgular buluyor, kendi “seslerini” dinlemeye koyuluyor. Belki de ilk kez tanımlıyor seslerini, tek tek tanışma isteği duyuyor. Siyaset toplumlar içindir ya, ama aslında toplumun temelinde de insan vardır, bu kitap kendi devrimlerini, kendi yönetim sistemlerini kuran içimizdeki çoğulculuğu bize hatırlatıyor, süreçlerimizi, yenilenişlerimizi..İşte bu nedenledir ki doğumun sonrasını değil de her an kendi içimizde “yenilen”işimizi , sistemin her an yeni bir “şan”da oluşunun gerçekliğini okutuyor bize, Şafak yüzümüze tuttuğu “ayna”dan..O ayna ki, “açılır Diyar-ı Esrar’a. Olur da fazla bakarsan, aralanıverir kapı, kaybolursun sonsuzlukta.”

Gördüklerimizin, duyduklarımızın hepsi biziz aslında..Kendi Beyin Ağacımızın altında hepsini keşfetmek ve keşfin kabulünü yaşamak dileğiyle..

Keyifli Okumalar..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder