Siyah Süt_ELİF ŞAFAK
üzerine...
“Yeni Başlayanlar için Postpartum
Depresyon” açıklamasıyla yol göstermek istercesine not düşüyor, Elif Şafak,
romanın en başına; Siyah Süt’ü tanımlıyor. Hemen ardından bu kitap nasıl
okunmalı, hatta okunduktan sonra ne yapılmalı satırlarca yazmış. Klişeleri,
aşinalıkları kırmak istercesine, “cennetin önlerine serildiği “ annelerin de
cehennemlerini yaşayabileceği, o cennetten bir süre de olsa mahrum
kalabildiklerini anlatmış. Toplumun şekillendirmeleriyle ifade olunan anneliğin
, yaşayan için ne kadar farklı yönlere gidebildiğini, “annenin” hayatında
tamamen bir farklılaşmaya gittiği bir dönemde elbette doğumdan sonra da doğum
sancılarının bir süre daha devam edebileceğini düşünmemek, aklımıza getirmemek doğal mı ?
Okuma
Yöntemini anladıktan sonra, kitap kendi içinde akıyor adeta..Her ne
kadar Elif Şafak, kitapta yazılanların “unutulmak için “ yazıldığını söylese ve
“bahar temizliğine”, ‘ bir ucundan da sen tut’ dercesine okuyucuyu da dahil etse de,
bu kitap “hatırlanmalı “ ! Sadece
anneler merak etmemeli Siyah Süt’ün tadını , anne olmak için yaratılmışlar, içlerindeki
Anaç Sütlaç Hanım’ı baş tacı edenler,
akıllarının ucundan bebek sahibi olmayı geçirmeyenler, içlerindeki Hırs Nefs Hanım’la çalışma arkadaşı olanlar, ‘doğurmak
ya da doğurmamak’ diye düşünen, içlerindeki Sinik Entel Hanım’la kelimelerin,
fikirlerin dünyasında dolaşanlar, kadınlığının, bedenlerinin daha bir farkında,
içlerindeki Saten Şehvet Hanım’la kuaför salonunda bekleyenler, çocuk sahibi
olup olmamanın kararının kendi kudretlerinde olmadığını düşünen, içlerindeki
Can Derviş Hanım’la sık sık En’am Suresini tesbih edenler ve daha bir çok
diğer, farklı Hanım’larla olanlar, farkında olarak ya da olmadan o sesleri
dinleyen, konuşan hatta bazen kavga eden kadınlar okumalı bu kitabı. Hatta
erkekler de okumalı, yer yer “öteki” cinsin süreçlerini gözlemleyerek, yer yer,
kendi ‘Bey’lerinin de olduğunu fark ederek okumalılar, çünkü bu sadece bir
kadın, bir annenin süreci değil. Üstelik kitap bu kez aslından, siyah,
dönüştürülmemiş sonradan herkes rahatlıkla okusun diye belki de..
Siyah Süt, doğum sonrası döneme çok
sonra giriyor ve değinip geçiyor gibi
geliyor bana, pre-natal ( doğum öncesi )ve natal dönem daha vurgulu
anlatılıyor. Her insanın hayatında büyük kararlar almadan geçtiği süreçlerden
farksız ; öncesi; çok tanıdık..İnsan okurken, kendini sorgular buluyor, kendi “seslerini”
dinlemeye koyuluyor. Belki de ilk kez tanımlıyor seslerini, tek tek tanışma
isteği duyuyor. Siyaset toplumlar içindir ya, ama aslında toplumun temelinde de
insan vardır, bu kitap kendi devrimlerini, kendi yönetim sistemlerini kuran içimizdeki
çoğulculuğu bize hatırlatıyor, süreçlerimizi, yenilenişlerimizi..İşte bu
nedenledir ki doğumun sonrasını değil de her an kendi içimizde “yenilen”işimizi
, sistemin her an yeni bir “şan”da oluşunun gerçekliğini okutuyor bize, Şafak
yüzümüze tuttuğu “ayna”dan..O ayna ki, “açılır Diyar-ı Esrar’a. Olur da fazla
bakarsan, aralanıverir kapı, kaybolursun sonsuzlukta.”
Gördüklerimizin, duyduklarımızın hepsi
biziz aslında..Kendi Beyin Ağacımızın altında hepsini keşfetmek ve keşfin
kabulünü yaşamak dileğiyle..
Keyifli Okumalar..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder