11 Eylül 2013 Çarşamba

Ah!lak Tercümesi


Ah(!)lak Tercümesi
Tercümelerin içinde anlamlarımız yitiyor çoğu zaman, pek de keyifli bir izahı olsa da Lost in Translation filmini izlemeden de eminim hissettiğiniz olmuştur bu durumları.Dilimizin ucuna gelenler çoğu zaman başka dilde karşılıklarını bulamadan ya da en iyi ihtimalle yeterince vurgusu içinde olmadan çıkar ağzımızdan.


Mesleğin nedir sorusunun ‘zorunlu alan’ olarak doldurulması gereken yerlerde yazıdğım İK unvanıyla beraberinde gelen bir sorgulama sonucunda kafama takıldı “İş Etiği” derken ne kastettiğimiz.

Şöyle bir bakmakla konuya hakim olmak mümkün olamayacağından ve haddime de olmadığından bana düşündürdüklerini aktarmak ve hatta belki de sadece kendi sularımda küçük bir beyin fırtınası koparmaktır istediğim. İş Etiği diye çevrilen Business Ethic konusu 70’li yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nden ithal bir kavram olarak bize kadar gelmiş. Bize gelmiş de tam olarak da yerini bulup bulmadığından şüphe ettiğim bir kavram benim için.
Arama yaptığımda karşıma çıkan wikipedia açıklaması der ki :  “Ahlak yöresel, Etik ise evrenseldir. Etik, evrensel kabul gören kurallardır.”

Etik evrensel bir şey olduğuna göre daha bir ağırlığı olmalı diye düşünüyorum, sonra gündelik kullanıma bakıyorum, “etik değil ama şartlar bunu gerektiriyor..”ile başlayan bir çok izah çalınıyor kulağıma. Şunu duydum mu diye soruyorum sonra da “ahlaksızlık bu ama şartlar bunu gerektiriyor..” yok B’endeki arama motorunda bu kalıp için sonuç bulunmuyor. Tüm evrenselliğine rağmen etik dışı şeyler bir yere kadar kabul görüyor ama ahlak gibi lokal bir değere karşı çıkılması adeta küfür gibi algılanıyor. İşten bir adım öteye gittiğimizde, her şirketin de kendi İş Etiği kurallarının olması bu evrenselliği bir noktada lokalleştiriyor gibi görünüyor.

Bu durumda acaba şirketlerin kendi politikaları ve vizyonlarıyla paralel sahiplendikleri İş Etiği Kuralları aslında şirketin ahlak kuralları mı oluyor ? Hemen zihnimin arama motoruna giriyorum, “ahlaksız şirket” bilgisi arıyorum. Şirket ahlaksız olabilirmiş gibi gelmiyor, ancak insanı nitelendirmek için kullanılabilir geliyor. Belki de bendeki kodlama ahlakı kişileştirmeye şartlanmış. Şirkete böyle bir tanımlama getirildiğinde muhakkak çalışanlar gizli özne oluyor zihnimde. Peki şirketleri kişilerin genel ahlakı ne kadar ilgilendiriyor ? İş ahlakı genel ahlaktan bağımsız olarak kişide bulunabiliyor mu Ahlak, ‘en dar anlamıyla neyin doğru neyin yanlış olduğu ile ilgilenmekteyse ve çeşitli davranışlarının yanlış veya doğru oluşunu belirleyen bir yargı ve ilkeler sistemi kavramı ve/veya inancı için kullanılmaktaysa’ (wikipedia) kişi iş için, şirket için,  elde edileni maksimize etmek için en ‘doğru’ yolu izleyebilirken, iş dışında kendi doğrularının, dolayısıyla kendi ‘ahlak kurallarının’ altına imza atmaktadır. Doğru olduğuna inandığını yapmaktadır.Yargılayıcısı ise üst’ü olmayacaktır muhakkak ki. B’izzat kendisi olacaktır. Peki, birinin birine dönüşmesi ya da işle, iş dışının birbirinden mesai saatleri gibi net bir şekilde belirlenmesi mümkün müdür?

“Ah ! lak” konusu sahiden de içinde bir çok soruyu beraberinde getiriyor, hassaslığı, ‘bireyciliği’ bir yandan ötekine yalnızca “kendi işine bakma, kendi ahlakından sorumlu olma” özgürlüğünü verebilir gibi dursa da bireyin etki alanına baktığımızda, “şirket” unvanını ‘doldurulması zorunlu alanlar’ dışında da temsil ettiği düşünüldüğünde etki alanı da doğrudan genişliyor. B'ir düşünmek, bütüne bakmak kaçınılmaz oluyor.

Hayatımızı kazandığımız ve en kalabalık departmanı insan kaynakları olan Türkiye Cumhuriyeti Anonim Şirketi’nin İş Etiği kurallarına baktığımızda, etiğin evrenselliğini görmek oldukça zorlaşıyor zihnim için. İK stratejik yönünü kullanmaktan uzak, tüm gelişim planlarının dışında tutuluyor, ‘çeşitlilik’ ise romantik bir kelime olmanın ötesine geçemiyor. Ahlak’ın lokalliği ise Ticari Sicil’e geçmese de kendi sicilini çoktan  T.C. Ltd.Şti’nin patronu olarak kaydettirmiş olanda görülüyor. Mesaisi hiç bitmediğinden her beyanında ya da attığı her imzada kendini, kendi doğru bildiğini ortaya koyuyor. Evrensellik kısmına baktığımızda ise ne yazık ki ancak ah çekiliyor, ah ediliyor ve üzerine söylenenler boş boş “lak lak” yapmanın ötesinde algılanmıyor. Ah(!)lak'ın içi boşalıyor, yalnızca tek kişilik yer bırakılıyor.

 ‘Çalışanlar’, didinenler ise sadece sorguluyorlarCanları pahasına ‘insan ahlakı’nın peşinden gitmek istiyorlar. Ne yazık ki hayatlarını kazanmak için çabalarken gönülden bağlı, sadık birer ferdi oldukları bu şirkette hayatlarından oluyorlar, patronun etik kurallarını çiğnediklerinde..

Onur ve Umut elele bu kez, potansiyelimiz olan insan (!) ahlakıyla ahlaklanmak dileğimiz..



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder