13 Mart 2013 Çarşamba

"İşte Böyle Güzelim.."


"işte böyle güzelim.."

http://www.sabah.com.tr/kultur_sanat/edebiyat/2013/03/12/iste-boyle-guzelim


Dün akşam (11 Mart) Beyoğlu Şermola Performans'ta Kadınlar Günü'nü bahane ederek, 8 Mart'ın sınırlarından da çıkarak ve hatta kendi sınırlarımızın ötesine geçerek, "işte böyle güzelim" dedik. Genellikle sahnenin karşı tarafında oturmaya alışkın ve sahne perdesinin başlangıcını kendi sınırı kabul etmiş, 11 kadın bu kez sahnedeydik. Hem de bizi izleyenlerin ve aslında dinleyenler gözü, sözü önünde, "seks" konuştuk biz. Seks de laf mı, "bekaret", "mastürbasyon", "lezbiyen", "menapoz" falan da dedik. Üstelik tüm bunları da 2008'den bu yana süregelen bir dizinin bir parçası olarak yaptık.

"İşte Böyle Güzelim", Haziran 2008'de Ayşe Gül Altınay, Esin Düzel, Hülya Adak ve Nilgün Bayraktar'ın dinlediği, derlediği ve yazıya döktüğü kadın hikayelerinden oluşan bir kitap. Kitap, toplumun farklı kesimlerinden kadınların cinsellik hikayelerini anlatıyor. Cinsellik kelimesini koyup, tamlama yapmaya çalışmak ne kadar doğru emin olamıyorum. Kişi birey olarak kendini tanıyarak, tanımlamaya çalışırken toplum içerisinde, bedeni bu tanımlamaların adeta merkezi oluyor. Cinsiyetiyle başlıyor tanımı, ardından cinselliği geliyor. Bu nedenle bence kadın hikayesi demek kafidir dillendirilenlere. Kadınlar, kendilerine "kostüm gibi giydirilmiş" bedenleriyle kurdukları "öğretilmiş", "kalıplaşmış" ilişkileri ardından, o kostümlerin altında tanışıklarına dair olanı anlatıyorlar çokça. Hikayelerini kadınlara anlatıyor kadınlar, sonraki adımdaysa kadın-erkek gözetmeden anlatılageliyor duyulanlar. "işte böyle güzelim" okudukça kendini yeniden yazan bir kitap. Buradan hareketle, "okuma tiyatrosu" olarak kaleme alındığı günden beri kendini dillendiriyor, ülkede ve hatta ülke sınırları dışında. Rumuzla beraber yaş ve meslek ile başlıklandırılan hikayeler, kadınlar ve hatta erkekler tarafından okunuyor, "okuma performansları" yapılıyor ve sonrasında dinleyici, okuyucu rollerinden sıyrılarak, "kadın"ı konuşuyor. Rumuzla kaydedilenler, aslında yeniden isimlendiriliyor. Bolca "benim kelimelerim, benim hikayem" ler dolaşıyor havada.

Şermola Performans'ta Ebru Nihan Celkan'ın düzenlemesiyle bir araya gelen bizler "Tiyatro Yazarları ve Eleştirmenleri" olarak oradaydık. Elbette bu şapkanın altında kadınlığımızla sahnedeydik. Benim de dahil olduğum, yazarken bile heyecanını taşıdığım performansın ( ki bu iyi bir şey Ebru böyle dedi durdu ) listesindeki kadınlar, Sena Taşkapılıoğlu, Hande Sönmez, Bahar Çuhadar, Zeynep Aksoy, Cansu Karagül, Gülşen İşeri, Ezgi Atabilen, Gözde Kazaz, Nihan Bora ve Aso Maro'ydu. Bir diğer adımızla, Burcu, Gülfidan, Deniz, Yağmur, Sinem, Eylem, Su, Süreyya, Nevbahar, Meltem ve İrem olarak oradaydık. Sosyolog'undan, Seks İşçisi'ne, Koreografından, Öğrencisine oldukça geniş bir toplumsal perspektiften baktık kadınların hikayelerine ve aslında hikayelerimizi konuştuk.

Alışılagelmişin dışında belki de hikayelerde yer yer sesi çatallandıran, şiddete, hüzne, kalıplara rağmen bolca güldük. Belki de'ayıp kızım çok ayıp'ların ötesine geçebilen kadınların hikayelerini dillendirmenin rahatlıydı kahkahaların ardındaki duygumuz. Ayşe Gül Altınay'ın sunumuyla oradaydık ve onun da bugüne kadar yapılmış okumaların deneyimlerini aktarmasıyla daha da lezzetlendi paylaşımımız. Şartlandırılmış zihnimizin oyunlarıyla mücadele edip, örülen kozayı kırdığımızda fark ettik ve fark edilsin istedik ki, hikayeler ne seks fantezileri ne pornografik unsurlardan ibaret. Bir kadının kendini tanıma çabasından gayrı değil işitilenler. Üstelik sahiden de B'ir kadının anlattıkları olduğunu farkediyor insan dinlerken hikayeleri. Kadın olmak, o kadar B'ir ki. Lezbiyen, heteroseksüel, trans farketmeksizin, ne kadar çok 'okuduğunuz'un bir önemi olmadan, kadın olmak üzerine yaşananlar, çok ortak, öyle ki kelimelerimiz bile kaynıyor birbirinin içine. "işte böyle güzelim" ile biten hikayeler daha da çoğalacağa benziyor.

Parçası olmanın gururunu ve tarifsiz mutluluğunu yaşadığım performans dahilinde, 'sınırları' aşıp, hikaye anlatan olmak ve konuşmak, birbirinden 'güzel' kadınlarla bir arada olmak "olağanüstü"ydü. Bu vesileyle bu çalışmaya dahil olmuşları 'isim'leriyle sınırlamayarak teşekkür ediyorum. Farkediyorum bir kez daha, Hayat tekrar yaşanmayacak 'an'lardan ibaret, tekrar okunuyor görünse de hep yeniden yazılıyor hikayeler. Siz de kendi hikayenizi "yazmak" isterseniz, muhakkak dahil olun derim..


(#isteboyleguzelim)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder