16 Şubat 2012 Perşembe

İK ZİRVESİ 2012 (2)


İK ZİRVESİ 2012 @ Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı
İKİNCİ GÜN

Bugünkü Dönüşüm Programı’na Liderlik damgasını vurdu diyebiliriz. Zirve’nin ikinci gününde sabahki ortak oturumlardan ilki, DDI Group’tan Elmar Kronz’un sunumuydu. Sunumda ağırlıklı olarak, değişen dünyada, liderliğin de nasıl dönüştüğü, aslında dönüşümün gerekliliği anlatıldı. Orta düzey performanslı çalışanların, yüksek performans göstermeleri için yapılacak çalışmaların şirkete çok ciddi kazançlar sağlayacağının altı çizildi. Dönüşümden bahsetmenin yanı sıra, Türkiye’nin daha üzerinde çalışılması gerekliliğini ortaya çıkaran gerçeklerine de değinildi. Geleceğe yatırım, yani şirket içi Yeteneklerin geliştirilmesi ve uzun vadede planlama yapılması konusunda oldukça yetersiz durumdayız. Yetenekleri şirket bünyesinden çıkarmak ise, bir adım öne geçmek için doğru bir yöntem. Lideri değil, liderlik kavramının gelişmesi ise anahtar cümle !
Öne çıkan bir diğer ortak oturum ise Fazıl Oral’ın “Lider’in Yalnızlığı” sunumuydu. Oral, sunumunu hikayeleştirerek, sürekleyici bir şekilde anlatırken, dinleyiciyi de kendini sorgulamaya itmekten geri durmadı. Ruhsal olarak Normal mi yoksa Sağlıklı mıyız, diye düşünürken, çoğumuzun sağlıklı olmadığı ortaya çıktı. Normal olmaya alımamış ise çocukluğumuza dayanıyor. Sağlıklı bireyler yetiştirmek ise anne’ye düşen bir ödev. Ancak bu ödevin yazılı, çizili bir formülü yok. Kanat ve Kök dengesini sağlamak da yatıyor, annelik süreci. Çocuğunuza, “ayrılmayı” öğretirken, vakti gelince evden, belki işinden, gerekirse eşinden; “köklü ilişkiler” kurmayı sağlamak da anneden geçiyor. Bunun dengesi ise pratikle ortaya çıkıyor. Özellikle dijital dünyaya doğan Z neslini yetiştirirken, daha sabırlı ve bu dengenin önemini hatırlayan ebeveynlere ihtiyaç var. Oral’ın özellikle uyardığı noktalardan biri de; çocukların çocukluklarını yaşamasına izin vermenin önemi. Çocukluklarında oyun oynamak yerine, “en mükemmel” olmak için kendini çalışmaya adayan çocuk, büyüyüp, lider olduğunda “oyun oynamaya” başlıyor. Hem de ne yazık ki bu oyunu gerçek insanlarla oynuyor, bez bebekler ya da arabalar yerine !
Günün geri kalanı farklı salonlar ve zengin oturumlarla doluydu, bunlardan biri olan Work Style Talking Etkileşim Atölyesi, serbest çağrışımlar ve sözsüz, “yazılı-çizili” iletişim yoluyla, katılımcılara ‘liderlik’i sorgulattı. İlki Milan’da gerçekleştirilen bu atölyelerin, İstanbul ayağında liderliği, önce alıştığımız ve zihnimizin önünde, hazırda bulunan liderlik ifade olundu. Ancak Rosario İmperiali D’Affilitto’nun ve Fabio’nun sorularıyla, gitgide zihnimizin perdesi kalktı, kalktıkça ortaya çıkan lider ifadesi ise alışılmışın çok dışında, dönüşen bir lider örneğiydi. “Kutunun dışında düşünen” ve takipçisine ‘dokunan’ liderlerin yeni düzende var olabilecekleri, ya da bizim umudumuzun bu olduğu ortaya çıktı. Rosario’nun ve tüm ekibin vurguladığı, zihninizi bırakın ve size göstersin. Bu nedenle bizi parmak boyalar, renkli post-itler ve renkli kalemlerle beslediler, adeta telefonda konuşurken yaptığımız ve düşüncelerimizi özgürleştirdiğimizde karaladıklarımız gibi düşünmeyin bırakın vücudunuz, sizde varolan “öteki”ni dillendirsin !
                Zirve’nin bende bıraktıklarına gelince..Dönüşüm kaçınılmaz ve çok kısa zamanda, hızla çevremiz, stratejilerimiz, ‘biz’ değişiyoruz. Bugün, Y jenerasyonuna nasıl yaklaşılması gerektiği konuşup, şirketlere bu jenerasyonu entegre etmenin derdine düşülürken, yeni gelen Z jenerasyonunun da farkında olmanın zorunluluğu, şimdiden tarihe not düşüldü. Z jenerasyonu iş dünyasının şimdiki düzenden oldukça farklı olacağının herkes farkında, unvanlar başkalaşacak, zaman yönetimi başkalaşacak. Her şeyden önemlisi şimdimizde değişmeye başlayan ‘mutluluk’ kavramı da daha başkalaşacak. Mutlu olmadığı işi bulana kadar vazgeçmeyen Y jenerasyonu, daha az kaynaklara sahip, daha azla daha çok çözüm üretmeye dayalı bir dünya bırakacak bir sonraki nesile. Dönüşmek zorunda bırakılan kapitalist sistem, daha çok tüketmek yerine, hedefi daha az tüketip, belki daha fazla insan için ve ‘fayda’ sağlamak için üretmek üzerinden tanımlayacak mutluluğu. Sosyal medya, doğru kullanılmadığında, kendini besleyen adeta kendi içinde yankılanan, yalancı bir şöhret çemberi yaratıp, narsizimi besleyen bir öğe olabileceği gibi, tüm bariyerlerin kalktığı, bilgi ve insana en hızlı ve kolay ulaşımı ile insanı ve ruhunu da en doğru şekilde besleyebileceğini şimdiden göstermeye başladı, eğer doğru kullanabilirsek. Kulaktan dolma değil, direkt kaynağından bilgi ve etkileşimle, toplum içi ‘sahici’ şöhretlerle bile etkileşim artık daha kolay. Sizi kendi çemberinizden çıkarıp, dünyaya gözünüzü, kulağınızı, parmaklarınızı açıyor adeta.

Toz pembe değil ama Zirve’de vurgulandığı gibi yemyeşil bir dünya hedefiyle, ürünlerden öte, deneyimlerin vurgulandığı etkileşim odaklı stratejiler bütününün peşine düşmeli ve değişimi/ dönüşümü önce kendimizde yaşamalı sonra gelecek nesili bu bilinçle yetiştirmeliyiz. İnsanlığın Kaynağıyız her şeyden önce ve sorumluluğumuz büyük ! Gelecek nesil için “bırakın yapsınlar” demek yerine “bırakın oynasınlar, yaratsınlar !” demeyi seçmeliyiz.

Düşünen beyinlerin etkileşimiyle dolu oldukça besleyici ve dönüştürücü bir zirveydi ! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder