28 Kasım 2013 Perşembe

Çağan Irmak'ın Günlüğünü Okudunuz mu ?




Çağan Irmak'ın Günlüğü'nü Okudunuz mu ? 

Çağan Irmak yazıp, yönettiği son filmi "Tamam mıyız ?" düşlerin gerçeğe dönüşmesinin hikayesi. 
Irmak'ın günlüğünü okurmuşcasına dalıp gitmiş halde izlerken buldum kendimi, satır aralarında. "Farklı, Başka bir renkte" olan ve insanın içini ismiyle ısıtan Temmuz ve hayatın  en ağır yükü olduğuna inanan İhsan'ın "arkadaşlık" hikayesiydi, Irmak'ın düşlerinden yansıyan. 

Gala gecesinde izleme fırsatı bulunca, Çağan Irmak'ın sözleri de dahil oldu gösterime. Başta romanlarıyla ilham olan Hakan Günday'a ardından yüreğinden geçeni hesapsızca melodileştiren Sıla'ya ve son olarak filmini adadığı "arkadaşlarına" teşekkür etti, gösterişsiz ve samimi bir şekilde organize edilmiş ilk gösterim paylaşımını yaparken, gözleri mi ıslandı yüreği mi taştı diye düşünürken film başladı. 

Temmuz, mutluluğunu koşullara bağlayıp, an'ını geçiştirip, yalnızlığına elle yapma sessiz ve "yarım" adamlarını dahil eden bir ruhu eksiktir. Farklı renktedir ve aslında gökkuşağı renklerindedir. Gözlerindeki, ruhundaki hafifliği görmek yerine bacak arasındakinin ağırlığına odaklananlar nedeniyle de ruhu eksik, hayatı eksik kalmıştır. Annesi tüm boşluğu kapatıp, tamamlamaya çalışandır.

İhsan, bedenen yarım olarak hayata eksik başladığından ruhunun tamamlığına sıra gelmeyendir. Annesinin tüm eksikleri giderme çabasına rağmen "Tamam artık." demek isteyendir.

Hayatımızı "tamam" hissetmeye çalışarak yaşıyoruz pek çoğumuz. Kimi eksik hissedişini parayla tamamlamak istiyor, kimi oğluna duyduğu sevgiyle tamamlanıyor, kimi eksikliğini gideremedikçe, unutmak için içiyor ya da O'nu buluyor ve "tamam" diyor. Aslında eksik olmadığını, bütün olduğunu farkediyor ve B'ir oluyor. 

Çağan Irmak'ın sayfalarından böylesi bir farkedişin hikayesi yansıyor, hayattaki yükler hafifliyor, o hafiflik kanat takıp süzülmeye başlıyor. Küçücük kalıyor, seyrettikleri üzerinden baktıkça sanki içine alıyor hepsini. 

Deniz Celiloğlu ve Aras Bulut İynemli eksikleriyle tamamlananları oynadıkları rolleriyle, filmin merkezinde bir performans gösteriyorlar. Ömrünü onları tamamlamak için adamış anne rollerinde Sumru Yavrucuk ve Zuhal Gencer Erkaya ise deneyimlerini adeta her bakışlarında hissettiriyorlar, kusursuz oyunculuklarıyla. İsmi Baba, Gürkan Uygun üzerine özenle oturtulmuş 'kostümü' ile rolünün hakkını verirken, arkadaş Beste rolüyle Aslı Enver de canlandırdığı "arkadaş" rolünün gereği ve isminin çağrışımıyla olsa gerek, keyifli ve huzur dolu bir melodi olarak filmde yerini alıyor. 

'Eksik' insanları nedeniyle duygu sömürüsüne çok açık olabilecek bir konu, Çağan Irmak'ın düşlerinden tüm doğallığıyla ve samimiyetiyle yansıyor perdeye ve hatta gülümsemeler, gözyaşlarının önüne geçiyor pek çok sahnede. 

B'ütün hissedince, kendi hayatlarımızın 'şampiyon'u olduğumuz çıkıyor ortaya ve belki de bu nedenle hissedişin hikayesini izlemek epey iyi geldi bana, tavsiyemdir, hem Çağan Irmak da "gelin ruhumu okuyun" derken, böyle bir şeye dahil olmak oldukça güzel geliyor. 

Bu da benim totemim olsun, eğer bu yazıyı bölünmeden tek seferde okuduysanız akşamına filmi izlemeye gideceksiniz. 

Tamam mıyız ? ;) 







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder