19 Şubat 2013 Salı

İK Zirvesi / Enerjinin Zirvesi (II.Gün)

 
EN'erjinin Zirvesi 

İkinci Gün 

İK Zirvesi’nin bu yıl 14 Şubat’a denk gelişi adeta doğal bir konsept yarattı. Salon kendiliğinden bezendi, süslendi. Tarihi Sevgililer Günü olmaktan öteye taşıyan ‘One Billion Women Rising’ etkinliğinde, zumba eşliğinde ‘zincirleri kırmak’ için bir aradaydık. Kadın olarak değil, ‘insan’olarak oradaydık. Sadece kadına şiddet için değil, şiddetin her türlüsüne karşı durmak için !

 

14 Şubat’a karşı ön yargılarımı kırıyordum ben de bir yandan. Paketlenmediğinde, ‘tüketilmediğinde’ aslında besleyici bir gün, bir anımsama 14 Şubat. Hatta biraz da teorisine bakarsak, Binnur Zaimler’in aktarımıyla,  ‘teslimetin ayı Şubat’ta Sevgililer Günü olması tesadüf değil. Yeni bir döngüye, baharı karşılamazdan önce yaşanan bir kabullenme, teslimiyet var burada.’ Aşk’a bağlamak da zor değil bu teslimiyeti. “Aşk’ın gözü kör” deyişini biraz uyarlıyor zihnim. Aslında Aşk görmemeyi seçmek olmalı, ‘kusur’un temelindeki öte’ki algısını kör’leştirmek; teslimiyet halinde, sunulanı, Fıtrat’ı, sistemin işleyişini, karşınızdaki yansımasının kabulü olmalı bu.  

Kemal İslamoğlu’nun oturumuna katıldığımda bu teslimiyet halinin korkular üzerindeki etkisine tanık oluyorum. An’a teslim olduğumuzda, stres kaynaklarımız geçmiş ve gelecekte yaşayışlarımızdan kurtulduğumuzda, çıplak elimizle tahta kırmak, boynumuzla ok kırmak, cam üzerinde yürümek ve hatta ateş üzerinde gezinmek dahi mümkün. Korkmak doğal bir duygu ama cesaret korkunun üzerinde kurduğumuz gücün ortaya çıkışı, “korksak da yapabilme” halimiz. Hayatımıza dair korkularımızda aslında ‘B’izde olmamasına rağmen, vehmedip, kafamızdan uydurduklarımızdan ibaret.’

Umut Ahmet Tarakçı’nın Enerji formülü ise Mutluluktan geçiyordu. Çocukluğumuzdan bahsetmesine şaşırmıyorum dinlerken. “Çocuklar, bir diğer deyişle hızlı atan kalpler mutludur”diye ekliyor !

Günün anlamına dairliklerden biri de Mehmet Özel’in sunuşuyla geliyor, Enerji formülünü AŞK olarak veriyor. “Aşk olmadan, Meşk olmuyor”, B’izdeki cevheri mü-cevhere dönüştürmek ancak adımları aşkla atmaktan geçiyor. Şems ten perdesindeki, ‘güneş’imizden yansıyan da bu yönde dilleniyor; “Mana bulmadan anlam olmaz ve kişi ancak davası kadar mana taşır !” 

Bolca reklam izleme fırsatı buldum, İK Zirvesi sunumlarında. Bu kez ‘satmak’ için değildi seyirdekiler. Mana bulmak içindi. Bedavaydı izleyip, alınması gerekeni almak. 


Zirve’deki yolculuğum zirvesi yanıma aldıklarım ve aktardıklarımın ötesinde Elif Şafak oturumundaki hislerimdi sanırım. İlk kez enerjisini bu kadar fiziksel olarak da ‘yakından’ hissettiğim Şafak, kalemindeki büyüsünü sözcüklerine taşıyordu. Su misali tüm dinginliği akışıyla anlattı, Yaratıcı Enerji’yi. 
 
Herkeste var olan ve açığa çıkışı gerekli olan bu enerji kendini nasıl besliyorun cevabını madde madde verdi Şafak. Notlarınızı alın, dersinize iyi çalışın demek gibiydi, benim için.

Yaratıcı Enerji, “teşvik”le beslenir, ki bunu da ötede aramak, gaflete düşürecektir bizi. B’izde iyi ve kötü olarak kodlanmışlar var ne zamanki ‘birbirine yamanabilir’ bunlar o zaman teşvik kendini yaratacaktır. 

Yaratıcı Enerji, “okumak”la beslenir, bu öte’dekini yakına getirir, “empati” kurdurur insana, B’izden gelen yansımayı fark ettirir. Kendimize dönmekte, kendimizde bulmak meşakkatli geldiğindeki en kolay çıkış olmalı, satır aralarındaki hayatlara tanık olmak ve aslında B’izi seyreylemek.   

Yaratıcı Enerji, “yereli, küreselle harmanlamak”la beslenir. Semazenlerin, pergel duruşuna göndermeyle, ‘bir ayağımız kökleşmiş, sabitken yer’elimize, diğeri onun etrafında dolanmalı, küreseli görmeli’ ve bu dengelenmeli. Kendi ‘mahalle’mizin ruhumuz üzerindeki baskısından çıkıp özgürleşmeliyiz böylelikle. 

Yaratıcı Enerji, “arıza”larımızdan beslenir. Bir noktada hayatımızda eksik gördüğümüz, ukte bildiğimiz, çatlaklardan çıkar bu enerji. Yoksaymak yerine kabullenip, beslenmeli.
Bu dengeleme, içimizdeki ‘demokrasi’nin sesi aslında. Çok sesliliğimizin dillenişi ve bizimle beraber, dışımızda da herkesin ‘kahraman’ oluşunun farkındalığıyla ilerlediğimizde yaratıcı enerji kendini gösteriyor olmalı. Elif Şafak, yazmasının belki de ‘sır’ını verirken, “dinliyorum” dedi, statü, yaş, cinsiyet ayırdına varmaksızın. Dinledikten sonra da “yalnız kalıyorum” dedi. Çünkü okumak gibi yazmak da ‘Tek’liği en etkin şekilde hissettiğimiz eylemler. Yazarken ‘ben’ gidiyor, sistemin dillenişi B’enden çıkıyor. Sonrasında yazanla, kapağa yazılan isim aslında B’ir oluyor.

İlhamımı bu Zirve’deki dinleyişlerimden alıyorum B’en de. Zirve’de önümdeki diğer zirveleri daha iyi görebiliyorum, yolculuğa devam edilmesinin gerekliliğini. Her an dönüşüyoruz ! Enerjimizle B’iz !  Güç ise ‘güçlü görünme’ kaygısından sıyrıldığımızda, enerjimizin üzerinde yaratıcılığımızı kullandığımızda açığa çıkıyor.

Aşk da varsa eğer,  AŞK’la bakarken; enerji zincirleri kırıyor, tüm perdeler kalkıyor..

Hayalperver Pencerenden seyir başlıyor ! 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder