19 Şubat 2013 Salı

İK Zirvesi 2013 / Enerjinin Zirvesi (I.Gün)





 
EN'erjinin Zirvesi !  

Birinci Gün 

İk Zirvesi 2013’e dair söylenecekler, notlar epey fazla. Kendi zirve yolculuğumda, yirminin üzerinde insanın sunumunu dinleyip, bunun da üzerinde insanla sohbet etme imkanım oldu. Buradan yola çıkarak, bu senenin konseptiyle uyumlu bir şekilde, ‘enerjimi’ optimum düzeyde kullanarak Zirve yolculuğumu tamamladım denebilir.
Hal böyleyken satırlarımdakilerde kendi ‘yolculuğumun’ notları olacaktır. 

 

Hareket-Dönüşüm-Güç başlıklarını Enerji Yaratanlar sloganın altında yansıtan Zirve’de konuşulanlar, Enerji’ye dair farklı yönden ve farklı sorularla yaklaşımların etrafında toplandı. Alper Utku ve Didem Gürcüoğlu Tekay bu kez sadelikleriyle, geçen seneye kıyasla olabildiğine sade bir platformda açılışı yaptılar. Böylesi bir sade enerjiyle karşılaşınca sorgulamadan edemedim, katılımcıların enerjileriyle ve etkileşimleriyle renklenecekti belli ki sahne, bu sadeliğin altında yatan hareketi, dönüştürecek bir güç ortaya çıkışının sinyali olmalıydı.

Tony Buzan, Manifestosuyla açılışı yaptı. Enerji kaynağının sorgulamasında, B’ize döndürdü yüzümüzü. Tek sesli bir dil kullandığımızın idrakını uyandırdı. Kelimesiziz aslında, kelimesiz düşünüyoruz, görüntülerden ibaretiz. Bu olmalı ‘ana’ dilimiz. Enerjiye dair söylemlerin ve söyleneceklerin açılışında ‘çocuk olmak’ vardı, Buzan ‘Çocukluk etmeyin, çocuk olun’ diyordu. Zannediyorum benim imajlarımın başında da bu kaldı, ‘yolculuğuma’ dair.  Çocukların yaratıcı enerjisi, öyle fazla ki. Gelişen, çağlarla dönüşen insanın, kapasitesini artıran insanın, bu yönüne ket vurması öyle şaşırtıcı ki ! Renkli boyalarla, ‘yaratılan’ dünyalar, tek renk kalemle ‘alınan’ notlara dönüşüyor yıllarla.

Bernd Vogel ise bu yetişkin enerjinin nereye oturduğuna işaret etmekteydi. Yapıcı mı yıkıcı mı yaydığımız enerji ? Skalada birey olarak nerede durduğumuz ve bireysel enerjimizi, diğerleriyle birarada kalarak aşabileceğimizden söz etti. Liderlik de zaten bu bireysel enerjileri kolektif harekete dönüştürmekten geçmekte.

Üretken, yapıcı enerjiyi bulmaksa beraberlikte, Benden, B’ize doğru farkındalıkla ortaya çıkıyor olmalı. B’izdeki B’en dengelenebildiğinde narsizimin ötesinde öz’e güven ortaya çıkabiliyor, diye anlamlandırıyorum Jean Twenge’nin aktarımlarını.

Tanyer Sönmezer’in sözleri de daha bir anlamlanıyor. “Şirket dediğin, Ben bir şey değildir, B’iz bir şeydir.” Kendi enerjimizi dönüştürmek, B’ize katmak şirket imajını da etkiliyor. “Atom bombasıyla bile parçalanamaz” bir kültür yerleşiyor şirket içinde ve itibarlıyım diyen değil itibar sahibi bir şirket oluyor bu enerjiyi kullanan. Çünkü,  “İtibar, asalet gibidir, sizde var  olduğunu söylüyorsanız, yoktur !”. Örneklerle, melodilerle ve hatta ‘on yüz milyon baloncukla’ süslenmiş ‘performans’ında Tanyer Sönmezer, kendindekini B’ize bu profesyonellikle aktardı. 

 
Sinema perdesinden de yüzüne aşina olduğumuz Lynne Twist sahnedeyken, ‘paranın ruhu’na dair yaptığı konuşmasında, finansal bir öğe olan paradan bahsetmiyordu, dünyanın dört bir yanında, ve hatta ‘kıyısında’ yaşayanlardan edindikleriyle, ruhumuzun esaretini bize anlatıyordu. “Daha fazlası, daha iyidir” efsanesinin B’izim gerçekliğimiz olmadığını fark etmemizi istiyordu. Öz’ümüzün bize dillenişi ‘isteklerimize değil, ihtiyaçlarımıza kavuşmamız’ gerekliliğiydi. Yaratıcı enerji de buradan çıkıyor olmalı, çünkü B’iz B’ize yeteriz.

Salonu ayağa kaldıran, tabiri caizse ‘Energiser’ımız Andy Reed sahnedeyken, salonun salondaki ‘dönüşen’ enerjiyle boyandı sahne adeta. Salonun köşelerinde çizimleriyle Zirve’yi ‘notlayan’lar da bu enerjinin bir parçasıydı. Enerjimiz dönüşürken, aslında ‘enerji dinamiklerini değiştirerek, geleceğimizi de şekillendirdiğimizi’ not ettim ben de kendimce. 
 
Kursty Groves sahneyi aldığında tam da buradan hareketle, yaşadığımız, çalıştığımız yerlerin enerjimizi nasıl etkilediğini, şekillendirdiğini örnekliyor, gezdiği, gözlemlediği ofislerin fotoğraflarıyla. ‘Kuralsız Oda’lar, ‘beyaz tahta’larla donatılmış ofisler, labirent dizaynı ile düzenlenmiş yeşil alanlanlara dair bir çok örnek, yaratıcılıkla beraber, dinginliği, ‘nefes alabilmeyi’ ve hatta etkileşimin enerjinin çıkışındaki önemini vurguluyor. Merdivenler sadece fiziksel ‘bağlaç’lar değil mimarinin parçası olan, insanlar arasındaki enerjileri de bağlamak, ‘alanlar’ yaratabilen yerler olarak karşımıza çıkıyor.

İnsanlar arasındaki iletişim bu kadar önemliyken, ‘konuşmak’ söylemekten çok daha değerliyken, ‘bunun nasıl daha iyisi olur’unu Dik Veenman’dan dinledik. Ne tesadüftür ki yine ‘çocuk’ halin örnekleriyle konuşma şekillendi. Hatırlamamızı istedi, ‘Çocukken, bir diğer çocuğa yapabileceğimiz en zalimce şeyin konuşmayı kesmek’ olduğunu. Yüksek performansınsa ancak, dialogla sağlanabileceği ve hatta söyleneni dikkat vererek dinleyene lider denileceğini duyduk. Mehmet Namık Aydın’ın konuşmasında yer verdiği Churchil sözü tam da buraya oturuyor olsa gerek. Cesaret ayağa kalkıp konuşabilmek olduğu gibi; cesaret aynı zamanda oturup dinlemesini de bilmektir.”

Sahnede ‘Fazıl Etkisi’ yaşanmaya başladığında ise, ‘güleriz ağlanacak halimize’ deyişinin yıllanmışlığı ve daha pek uzun zaman bizimle olacağını hissediyorum. İnsanlığımızın önünde duran, yükte ağır CV’lerden oluşan perdeler, kariyer peşindeki Bizi ‘sıraya girip, o ağacın altına çişini yapmayı bekleyen köpekler’mişiz gibi zan’nettiriyor. Bu perdelerimizi sıralayıp, ‘yetenek’ arayışımıza çıktığımızda ise ne kadar titiz olmamız, ailemize yeni bir üye seçerkenki titizliğimizi elimizden bırakmamızı öğütlüyor Fazıl Oral. “Kızımıza damat seçer gibi” derken. Fark etmeli demek ki,  o insanlığımızın önündeki perdeler ancak, perdenin arkasında ne var merakıyla, o bilme isteğiyle (bilseme) ile mümkün.

 

MNA (Mehmet Namık Aydın) enerjiyi yetkinlik yönüyle değerlendirirken, B’en uzmanı olmanın ve enerjimizi de dengelemenin önemini vurguladı. Bilmek yetmiyor, mevcut bilgi ve beceriyi davranışa dönüştürmeli. İK Zirvesi 2013’ün alt başlıkları böylesi güzel özetlenebilirdi, yetkinlik tanımı altında. Hareket/ Enerji içimizden geliyor, Dönüşüyor ve Güç ortaya çıkıyor.

Andy Lothian, Cesur Yürek filminden çıkmışcasına sahneye geldiğinde ise kelime anlamıyla ‘etekleri zil çalıyordu’ hatta Alper Utku’nunkini de dans ettiriyordu. Zirvenin ilk günü sonlanırken, enerji sahiden Zirvedeydi. ‘Kendine dönmeli insan’ diyordu Lothian. Enerji kaynağını ‘dışarıda’, ötede aramak aslında Jung’un da demiş olduğu gibi ‘rüya gördürür ancak, içimize baktığımızda uyanırız !’ diye de ekliyordu.

Enerjimizi ertesi gün B’izdeki AŞK’tan almak üzere mola aldık yolculukta.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder