EN'erjinin Zirvesi !
Birinci Gün
İk Zirvesi 2013’e
dair söylenecekler, notlar epey fazla. Kendi zirve yolculuğumda, yirminin
üzerinde insanın sunumunu dinleyip, bunun da üzerinde insanla sohbet etme
imkanım oldu. Buradan yola çıkarak, bu senenin konseptiyle uyumlu bir şekilde,
‘enerjimi’ optimum düzeyde kullanarak Zirve yolculuğumu tamamladım denebilir.
Hal böyleyken satırlarımdakilerde
kendi ‘yolculuğumun’ notları olacaktır.
Hareket-Dönüşüm-Güç
başlıklarını Enerji Yaratanlar sloganın altında yansıtan Zirve’de konuşulanlar,
Enerji’ye dair farklı yönden ve farklı sorularla yaklaşımların etrafında toplandı.
Alper Utku ve Didem Gürcüoğlu Tekay bu kez sadelikleriyle, geçen seneye kıyasla
olabildiğine sade bir platformda açılışı yaptılar. Böylesi bir sade enerjiyle
karşılaşınca sorgulamadan edemedim, katılımcıların enerjileriyle ve
etkileşimleriyle renklenecekti belli ki sahne, bu sadeliğin altında yatan
hareketi, dönüştürecek bir güç ortaya çıkışının sinyali olmalıydı.
Tony Buzan,
Manifestosuyla açılışı yaptı. Enerji kaynağının sorgulamasında, B’ize döndürdü
yüzümüzü. Tek sesli bir dil kullandığımızın idrakını uyandırdı. Kelimesiziz
aslında, kelimesiz düşünüyoruz, görüntülerden ibaretiz. Bu olmalı ‘ana’ dilimiz.
Enerjiye dair söylemlerin ve söyleneceklerin açılışında ‘çocuk olmak’ vardı, Buzan
‘Çocukluk etmeyin, çocuk olun’ diyordu. Zannediyorum benim imajlarımın başında
da bu kaldı, ‘yolculuğuma’ dair. Çocukların
yaratıcı enerjisi, öyle fazla ki. Gelişen, çağlarla dönüşen insanın,
kapasitesini artıran insanın, bu yönüne ket vurması öyle şaşırtıcı ki ! Renkli
boyalarla, ‘yaratılan’ dünyalar, tek renk kalemle ‘alınan’ notlara dönüşüyor
yıllarla.
Bernd Vogel ise
bu yetişkin enerjinin nereye oturduğuna işaret etmekteydi. Yapıcı mı yıkıcı mı
yaydığımız enerji ? Skalada birey olarak nerede durduğumuz ve bireysel
enerjimizi, diğerleriyle birarada kalarak aşabileceğimizden söz etti. Liderlik
de zaten bu bireysel enerjileri kolektif harekete dönüştürmekten geçmekte.
Üretken, yapıcı
enerjiyi bulmaksa beraberlikte, Benden, B’ize doğru farkındalıkla ortaya
çıkıyor olmalı. B’izdeki B’en dengelenebildiğinde narsizimin ötesinde öz’e
güven ortaya çıkabiliyor, diye anlamlandırıyorum Jean Twenge’nin aktarımlarını.
Tanyer
Sönmezer’in sözleri de daha bir anlamlanıyor. “Şirket dediğin, Ben bir şey
değildir, B’iz bir şeydir.” Kendi enerjimizi dönüştürmek, B’ize katmak şirket
imajını da etkiliyor. “Atom bombasıyla bile parçalanamaz” bir kültür yerleşiyor
şirket içinde ve itibarlıyım diyen değil itibar sahibi bir şirket oluyor bu
enerjiyi kullanan. Çünkü, “İtibar, asalet gibidir, sizde var olduğunu söylüyorsanız, yoktur !”. Örneklerle,
melodilerle ve hatta ‘on yüz milyon baloncukla’ süslenmiş ‘performans’ında
Tanyer Sönmezer, kendindekini B’ize bu profesyonellikle aktardı.
Sinema
perdesinden de yüzüne aşina olduğumuz Lynne Twist sahnedeyken, ‘paranın ruhu’na
dair yaptığı konuşmasında, finansal bir öğe olan paradan bahsetmiyordu,
dünyanın dört bir yanında, ve hatta ‘kıyısında’ yaşayanlardan edindikleriyle,
ruhumuzun esaretini bize anlatıyordu. “Daha fazlası, daha iyidir” efsanesinin
B’izim gerçekliğimiz olmadığını fark etmemizi istiyordu. Öz’ümüzün bize
dillenişi ‘isteklerimize değil, ihtiyaçlarımıza kavuşmamız’ gerekliliğiydi. Yaratıcı
enerji de buradan çıkıyor olmalı, çünkü B’iz B’ize yeteriz.
Salonu ayağa kaldıran,
tabiri caizse ‘Energiser’ımız Andy Reed sahnedeyken, salonun salondaki
‘dönüşen’ enerjiyle boyandı sahne adeta. Salonun köşelerinde çizimleriyle
Zirve’yi ‘notlayan’lar da bu enerjinin bir parçasıydı. Enerjimiz dönüşürken,
aslında ‘enerji dinamiklerini değiştirerek, geleceğimizi de
şekillendirdiğimizi’ not ettim ben de kendimce.
Kursty Groves sahneyi
aldığında tam da buradan hareketle, yaşadığımız, çalıştığımız yerlerin
enerjimizi nasıl etkilediğini, şekillendirdiğini örnekliyor, gezdiği, gözlemlediği
ofislerin fotoğraflarıyla. ‘Kuralsız Oda’lar, ‘beyaz tahta’larla donatılmış
ofisler, labirent dizaynı ile düzenlenmiş yeşil alanlanlara dair bir çok örnek,
yaratıcılıkla beraber, dinginliği, ‘nefes alabilmeyi’ ve hatta etkileşimin
enerjinin çıkışındaki önemini vurguluyor. Merdivenler sadece fiziksel
‘bağlaç’lar değil mimarinin parçası olan, insanlar arasındaki enerjileri de
bağlamak, ‘alanlar’ yaratabilen yerler olarak karşımıza çıkıyor.
İnsanlar
arasındaki iletişim bu kadar önemliyken, ‘konuşmak’ söylemekten çok daha
değerliyken, ‘bunun nasıl daha iyisi olur’unu Dik Veenman’dan dinledik. Ne
tesadüftür ki yine ‘çocuk’ halin örnekleriyle konuşma şekillendi. Hatırlamamızı
istedi, ‘Çocukken, bir diğer çocuğa yapabileceğimiz en zalimce şeyin konuşmayı
kesmek’ olduğunu. Yüksek performansınsa ancak, dialogla sağlanabileceği ve
hatta söyleneni dikkat vererek dinleyene lider denileceğini duyduk. Mehmet
Namık Aydın’ın konuşmasında yer verdiği Churchil sözü tam da buraya oturuyor
olsa gerek. “Cesaret ayağa
kalkıp konuşabilmek olduğu gibi; cesaret aynı zamanda oturup dinlemesini de
bilmektir.”
Sahnede
‘Fazıl Etkisi’ yaşanmaya başladığında ise, ‘güleriz ağlanacak halimize’
deyişinin yıllanmışlığı ve daha pek uzun zaman bizimle olacağını hissediyorum. İnsanlığımızın
önünde duran, yükte ağır CV’lerden oluşan perdeler, kariyer peşindeki Bizi ‘sıraya
girip, o ağacın altına çişini yapmayı bekleyen köpekler’mişiz gibi zan’nettiriyor.
Bu perdelerimizi sıralayıp, ‘yetenek’ arayışımıza çıktığımızda ise ne kadar
titiz olmamız, ailemize yeni bir üye seçerkenki titizliğimizi elimizden
bırakmamızı öğütlüyor Fazıl Oral. “Kızımıza damat seçer gibi” derken. Fark
etmeli demek ki, o insanlığımızın
önündeki perdeler ancak, perdenin arkasında ne var merakıyla, o bilme isteğiyle
(bilseme) ile mümkün.
MNA
(Mehmet Namık Aydın) enerjiyi yetkinlik yönüyle değerlendirirken, B’en uzmanı
olmanın ve enerjimizi de dengelemenin önemini vurguladı. Bilmek yetmiyor,
mevcut bilgi ve beceriyi davranışa dönüştürmeli. İK Zirvesi 2013’ün alt
başlıkları böylesi güzel özetlenebilirdi, yetkinlik tanımı altında. Hareket/
Enerji içimizden geliyor, Dönüşüyor ve Güç ortaya çıkıyor.
Andy
Lothian, Cesur Yürek filminden çıkmışcasına sahneye geldiğinde ise kelime
anlamıyla ‘etekleri zil çalıyordu’ hatta Alper Utku’nunkini de dans
ettiriyordu. Zirvenin ilk günü sonlanırken, enerji sahiden Zirvedeydi. ‘Kendine
dönmeli insan’ diyordu Lothian. Enerji kaynağını ‘dışarıda’, ötede aramak
aslında Jung’un da demiş olduğu gibi ‘rüya gördürür ancak, içimize baktığımızda
uyanırız !’ diye de ekliyordu.
Enerjimizi
ertesi gün B’izdeki AŞK’tan almak üzere mola aldık yolculukta.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder