“Tanrı, insanlar uzun ömürlü olsunlar diye Bozcaada’yı
yaratmış.”
Heredot
Tüm detayları ve
gözlemleri, ‘nasıl ?’ ve ‘nerede ?’lerle anlatmak için en baştan almak daha
doğru olacak ve taze bir ‘ilk’ deneyimleme üzerine, pratik bilgiler
okuyabileceksiniz. Bununla beraber, eklemekte fayda var, benim Bozcaadam’ı
bulacaksınız satırlarda. Zira 40 km2’den taşacak ‘kişiye özel’
deneyimler sunacak bir yer burası. Aynı denize girseniz, aynı güneşi
batırsanız, aynı şarabı tatsanız da size kattığı ömür farklı olacaktır.
Nasıl Gidilir ?
Öncelikle "Nasıl
Gidilir ?”le başlamakta fayda var. Benim Ada’ya bu kadar ‘geç kalmamın belki de
en öncelikli sebeplerinden biri, “Bozcaada uzak !”, “Çanakkale’den sonra epey
bir yol !” ve hatta “ancak arabayla gidilebilecek bir yer” gibi tembel işi
söylemlerin aslını araştırmamaktır. Neyse ki bireysel tembelliğimin gafletinden
kurtulup, çok rahat bir şekilde, üstelik kendi aracımın olmasına gerek duymadan
nasıl da kolaylıkla Ada’ya gidilebileceğini deneyimledim.Hatta, ilk gideceklere
ve özellikle iki-üç kişilik tatil planları yapanlara naçizane “arabayla
gitmeyin” demek de isterim. Ada zaten oldukça küçük ve kolay ulaşım imkanları
sunuyor. Bu nedenle ‘zamanı hızlandırma’ çabasına girip, üstelik ‘şehirden
kaçarken’, Ada’dan küçük bir metropol yaratmaya da gerek olmasa gerek. İstanbul’dan
Kamil Koç, Truva, Metro gibi turizm şirketlerinden Geyikli’ye, giden araçlar
var. Bu araçlar akşam bindiğinizde, sizi ertesi sabah Geyikli İskele’den kalkan
ilk feribota yetiştiriyorlar.Direkt iskelede iniyorsunuz, arada başka bir araca
gerek duymuyorsunuz. Yaz dönemlerinde yoğunluğa göre feribot kalktığından, saat
hesabını da sizin yapmanıza gerek kalmıyor. Boşuna demiyorum, “saate sahiden
gerek yok” diye. Alternatif olarak, Çanakkale’den Gestaş Deniz Otobüsü
seferleriyle de Ada’ya ulaşmak mümkün.
Otobüs yolculuğu mahmurluğundan
sizi sıyıran, İskele’de ‘tazecik simit’ satan amcanın sesi oluyor. ‘Ada’da
güzel bir kahvaltı ederiz’ düşünceniz, ‘önce bir simitle açlığımızı bastıralım’a
dönüşüveriyor hızlıca. Feribot ücreti, yayalara, kişi başı 6 TL. Bizim köprü
mantığı gibi işlediğinden, Ada’dan dönüşte zaten tekrar bir ödeme
yapmıyorsunuz. Simitcik de 1 TL’ydi, onu da ekleyelim de yaklaşık bir bütçemizi görelim. Tabii ömrünüze ömür kattığı düşünülürse, bunlar epey küçük hesaplar
kalıyor ya, neyse devam edelim.
İlk Görüş
Bozcaada’ya yaklaşık yarım saatlik bir yolculuk sonrası ulaşıyorsunuz. Yeşil’den çok çorak tepelerle karşılaşıyorsunuz ilk bakışta, elbette biraz şaşırıyor insan, ‘üzüm dediler, bağ dediler, neredeler ?’ diye düşünüyorsunuz. İskele’den indiğinizde hemen sağ tarafınızda Bozcaada kalesi var. Sol tarafınızda ise, Liman. Bir balıkçı kasabasındasınız. İlk intiba bu.Banka’nın arkası da zaten meşhur “Çınaraltı”. İlçenin ileri gelenleri değil ama belki de ilk gelenlerinin kendilerini ilk attığı yer burası. Ama yine deneyimle görüşmüştür ki, kahvaltı yerine, damla sakızlı kahve
için buraya uğrayın. Hele ‘kahvaltı tabağı’na hiç girmeyin. Çınaraltı da bir diğer pusula unsurlarından, Rum Mahallesi’nin göbeğinde kalıyor ve Ada’nın tek eczanesi burada bulunuyor. Yine yakınlarda iki ‘esnaf lokantası’ tadında mekan var, ki bu detaylara “Ne Yenir?” kısmında değinmek daha doğru olacaktır, devam edelim. Buradan sonrasında
Ada’yı daha detaylı keşfetmek size kalıyor. Çınaraltı’na giderken solunuzda Bankamatiklerin Köşesi’nden devam ettiğinizde Ada Panayırı tadında, tezgahları görüyorsunuz. Hediyelik eşyadan, reçel, üzüm, baharata kadar her tür ‘Ada’ya özgü’ karşınıza çıkıyor. Bankamatik demişken, Garanti, İş Bankası ve Akbank ATM’leri dışında ATM bulunmuyor. Tezgahların arkasında kalan bir başka yeşil alan Asmaaltı. Akşam yemeği sonrası İzmir Lokma’nızı bu yolun sonundaki lokmacıdan alıp, eşliğinde burada çay içmeniz tavsiye olunur.
Nerede Kalınır?
Burası için sadece bir kaç
notum olacak, ötesi ‘renkler, zevkler ve bütçeler tartışılmaz’ olduğundan çok
da kaydedeğer olmayacaktır. Resmi tatil ve Bağ Bozumu gibi takvimde
işaretlenmiş dönemlerde muhakkak planınızdan önce ve hatta mümkünse 1 ay önce
yerinizi ayırtmakta fayda var. Aksi halde, hele de festival dönemi açıkta
kalmanız çok da sürpriz değil. Bununla beraber, Ada’da konaklama yapılacak
yerden bol bir şey yok, kimi ‘evden bozma’ kimi ‘evden restore edilme’. Bu
nedenle naçizane tavsiyem, hijyen ve biraz da estetik kriterleriniz
arasındaysa, hizmet sektöründen anlayan ve kapısında otel, pansiyon yazan
yerleri tercih etmeniz. Rum Mahallesi, Türk Mahallesi lokasyon olarak
birbirlerine çok yakın olduklarından ve merkezde sayıldıklarından çok önemli
bir kriter olmayabilir. Tercihiniz, merkez dışı olacaksa ki bu bağ ya da
çiftlik evleri tercih edebilirsiniz demek oluyor, bunun için de alternatifler
mevcut. Bunları tercih ediyorsanız, zaten adaya ilk kez gelmiyor ve arabanızla
geliyorsunuz diye düşünüyorum. Merkezdeki otel fiyatlarına gelirsek,
alternatifler elbette çok olunca fiyatlar da çeşitlilik gösteriyor ama sezonda ortalaması,
geceliği kişi başı 50-60 TL arasında oluyor. Genelde kahvaltı dahil hizmet
veriliyor, kahvaltılar da tam Ada reçelleriyle renklendirilmiş ‘ev kahvaltısı' oluyor. Gece ve kişi sayınıza göre ve elbette takvimde işaretli şu çok yoğun
dönemlerden birine de denk gelmediyseniz, fiyatta ‘anlaşabiliyorsunuz’. Genelde
işletmeciler oldukça güleryüzlü ve yardımcı. ‘Evden bozma’ Ada halkının
işlettiği yerlerde de muhattabınız, mahalle teyzesi, amcası olduğundan genelde
ödemeyi peşin alıyorlar, kapora isteseler de yattı, yatmadı takip etmeyebiliyor
ve takibi size bırakabiliyorlar.
Nereye Gidilir ? Ne Yapılır ?
Geldiniz, yerleştiniz,
mevsim yaz. Bu durumda denize gitmeli. İlk gelişiniz ve arabayı tercih
etmeyiniz demişken, öncelikle Merkez’den kalkan minibüslerle gidilebilecek
Ayazma Plajı’ndan başlayayım. Merkez’den 10-15 dakika kadar sürüyor. Minibüsler
her yarım saatte bir kalksalar da, yine feribotlar gibi yoğunluğa göre doldukça
kalkabiliyorlar. Ayazma’ya gidenlerin tamamı Habbele Plajı’ndan da geçiyor. Yakın
yerler olmasına rağmen aralarındaki en temel fark, Habbele’de yemek
yiyebileceğiniz, bir şeyler alabileceğiniz bir işletme yok. Ayazma ise bu
konuda zengin bile sayılabilir. Ayazma’da kumsalda kendi şemsiyeniz ve
taşınabilir sandalyeniz ya da hasırınızla dilediğiniz yerde, bedava keyif
sürebilmeniz mümkün. Şemsiye ve şezlong alayım derseniz, ‘parça başı’ 5 TL
ödemek gerekiyor. Hava epey rüzgarlı olduğundan, gölgeye çok ihtiyaç
duymadığınızı hissetseniz de akşamına aynada karşılaştığınız, ‘yoğurt
çağrısı yapan’ kırmızı vücudunuz size aksini iddia edebilecektir.
Bozcaada’nın denizi
özellikle bu plajların kumsal olması nedeniyle epey berrak ve hemen
derinleşmiyor, denizin yeşil ve mavi tonları huzur veriyor. Tüm bu güzelliğin
yanında denizi pek sıcak değil, yani Ağustos sonu bile 20-21oC’lar
hakim suyun sıcaklığına. ‘Bodrum’un denizi sıcak kalır’ gibi açıklamaları sahilde
sık sık duymanız mümkün. Elbette, ‘girene kadar, girince alışıyor insan’
açıklamaları ise tebessüm sebebi oluyor genelde.
Ayazma ve Habbele dışında,
Ada’danın etrafında denize girilebilecek epey yer var. Haftasonları merkeze
daha yakın olan Akvaryum’a da minibüsler kalkıyor, ancak şoförler bile
yolcuları uyarıyor, “yanınıza her şeyinizi aldınız değil mi ?” diyerek, çünkü
su bile bulmak mümkün değil diğer yerlerde. Bu nedenle de Akvaryum dışında
kalan, Tuzburnu, Ayana, Çayır gibi diğer plajlara da donanımlı ve genelde kendi
aracınızla gitmeniz gerekiyor.
Deniz dışında, Ada’nın
olmazsa olmazı ‘güneş batırma’ aktivitesi, Ada’nın diğer bir ucunda, Batı Burnu’nda
gerçekleşiyor. Bunun için de minibüsler oldukça organize olmuş durumda ve adeta
turistik tur yapıyorlar. Merkezden güneşin batışına göre, 6-7 gibi minibüsler
kalkıyor, bunlar Ada’nın güneyini kıyıdan dolaşarak, Batı Burnu’na kadar size
Ada Turu yaptırıyorlar. Arada fotoğraf çekme molaları yanısıra Gülerada Reçelleri’nin
Bağ Evi’nde durup, ‘güneşi küstürmemek’ için Şarap tadımı ve alımı yapıp,
güneşi batırmaya hazırlıklı gidebiliyorsunuz. Bu molalarla beraber yaklaşık 1
saat sonra, adanın 17 Rüzgargülünün de bulunduğu Batı Burnu’nda yerinizi almış
oluyorsunuz. Gün batımı sonrası aynı minibüslerle merkeze geri dönüyorsunuz. Bu
turun kişi başı maliyeti 15 TL. Burada hiçbir tesis olmadığından, taşınabilir
sandalyelerinizle keyif yapabileceğiniz gibi, üzerine oturmak için piknik
örtülerinizi ve güneş batırma nevalelerinizi de almayı unutmamanız tavsiyemdir.
Bununla beraber, Dolunay’da gün batımını deneyimlemeniz, tecrübeyle sabit bir
başka tavsiyemdir ki, karşınızda güneş batarken, arkanızda Dolunay’ın
yükselişine tanıklık etmek müthiş bir deneyim.
Minibüse alternatif olarak, bazı Şarap üreticileri kendi Gün Batımı turunu kendileri düzenleyebiliyorlarmış. Tesadüfen şarap tadımında Çamlıbağ Şarapçılık’ta karşıma çıktı bu alternatif. Burada yapmanız gereken, kişi başı en az bir Çamlıbağ şarabı alıyor olmak. Sonrasında dilerseniz aldığınız şarabı minik ikramlarla size gün batımında sunuyorlar. Öncesinde ise ada turu yapmak yerine, kendi bağlarına götürüyorlar ve küçük bir bağ gezisine katılmış oluyorsunuz. İhmal edilmemesi gerekense, önceden rezervasyonunuzu yaptırmak. Şarap karşılığı ücretsiz bir etkinlik olduğundan ve kendi küçük romörkleriyle turu düzenlediklerinden yer hızla tükenebiliyor.
Burada da, ‘renkler,
zevkler ve bütçeler tartışılmaz’ olmasına ve konaklama tesislerine rakip sayıda
yeme-içme mekanı olmasına rağmen, biraz ‘reklam’ almadan duramayacağım.
Öncelikle alternatif bol, mezeli & balıklı Ege sofralarının yanısıra, ‘ev
yemeği’ sevdalılarına, ‘atıştırmalık’ sevenlere de sunulan bir çok şey var. Deniz
tatiline gidildi mi, illa deniz kenarı bir yemek yenilecek diye
düşünenlerdenseniz, aynen devam edebilirsiniz ancak Ada’lı hissetmek için
buranın usulüne uygun sokak aralarını önermeyi vazife edinip, buradan devam
edeceğim. Seçenek bol elbette, ben ancak 3 güne sığdırabildiklerimi paylaşabileceğim,
benim Bozcaadam’dan. Balık, meze ve hizmeti ile gönlümüzü kazanan Battı Balık’ta
mezelerinizi mönü kartından değil, görerek seçmeniz yemek öncesi göz doygunluğu
sağlıyor. Bununla beraber, ölçüyü kaçırmanız olağan. Bu nedenle dikkat etmekte
fayda var, ‘bir dahakine’ ile başlayan cümleler kurmanız sağlığınız için de
daha iyi olacaktır. Fava’nın tarifini biz alamadık, laf arasında bir de siz
deneyin, ulaşırsanız rica ediyorum bana da haber edin.
Sakin Meyhane ise ismine
karşın enerji veren, renkli dekorasyonuyla tam bir bütünlük sunuyor
konuklarına. ‘Arka bahçelerine’ geçmek için mekanın mutfağının içinden de
geçildiğinden lezzetten önce, samimiyet ve hijyenden emin bir şekilde masaya
oturuyorsunuz. Burada da Deniz Lokumu tavsiye listesinin üst sıralarında,
mezeler ve ara sıcaklarla doymanız olasıdır. Bu nedenle seçimlerinizi kararında
yapmanız yine önerilir, zira benim gibi tatlıya yer bırakmayı unutup, kendinizi
merak içinde ve lezzetten mahrum hissedebilirsiniz.
Rum Mahallesinin ara
sokaklarındaki bu iki alternatif mekanın lezzet karşılıklarına gelince, Battı
Balık’ta balık dahil bir rakı sofrası kurdurursanız, adam başı ortalama 80-90
TL’ye gayet mutlu ve doymuş bir şekilde mekandan ayrılırsınız. Sakin’de ise balık
alternatifi yemeklerin de oldukça güzel göründüğünü ekleyerek, biraz daha uygun
bir adam başı karşılık verebileceğinizi eklemek isterim. Asmaaltı’na giderken
bankamatikleri geçince karşınıza çıkan Adalı Aral Restoran ise, ete ve şaraba doyacağınız
bir yer olarak önerilebilir. Gurme lezzetlerin yanısıra, kendi, Aral
şaraplarını sundukları mekanda, tadım yaparak şarap siparişi verebiliyor ve
sonrasında Şarap da satın alabiliyorsunuz. Lezzetlerine koydukları isimlerle ve
genç servis elemanlarının anlatımıyla ağız sulandıran mönüden Pastrami ve Tuzda
Antrekot öne çıkanlarımız oldu. Önden de bir şarküteri tabağı aldınız mı,
değmeyin keyfinize. Ama en başta dediğim gibi, Ada’da saat yok, vakit çok, her
lokmanın tadını çıkarın. Buradaki fiyatlar da İstanbul’da benzer bir yerde
yiyeceğiniz aynı mönüye kıyasla oldukça uygun, şarabınızla birlikte
ödeyeceğiniz rakam adam başı 60-70 TL civarında.
Restoranların dışında
Çiçek Pastanesi’ne uğramadan dönmeyin zira muhakkak Damla Sakızlı Ada
Kurabiyesi’nin kokusu yönünüzü Çiçek’e çevirecektir. Sabah kahvaltısı için de mekan
oldukça doyurucu lezzetler sunuyor. Çınaraltı’nın karşısında Zeytinyağlı
lezzetler sunan ‘esnaf lokantası’ tadındaki yerde Kabak Çiçeği dolması yiyin. Her
daim İşkembe ve Kelle paça çorbası bulabileceğiniz bu ve yanında bir mekan daha
var, görünce şaşırmayın. Şaraptan çok anlamasam da mümkün olduğunca
tercihlerinizi Ada üzümlerinden yapın derim. Aklımda kalanlar, beyazda
Vasilaki, kırmızı da Karalahna. Aynı şekilde, adalı teyzelerin, amcaların üzüm
tezgahlarından ‘gün batımına’ ya da ‘plaja’ götürmek üzere üzüm seçkisi alın. Kahvaltılarınızda
tatma imkanı bulabileceğiniz ada reçellerini ihmal etmeyin ve bence tatmadan ‘reklamlara’
kanıp almaya kalkmayın. Domates reçeli bana çok tatlı geldi, kara üzüme
bayıldım. Aydoğan abi’nin mekanı Aydo’da ücretsiz internetin keyfini çıkarıp,
bir çayını içmeden, tavlasını oynamadan gitmeyin derim. Karı-koca işletiyorlar
mekanı ve bir iki gün üst üste otursanız, muhabbete dahil olmamak, kim kimdir
anlamamak işten bile değil. Hayatınızın bir yerinde, Bostancı Yaşar Usta,
Yeşilköy Hakiki Roma ya da Bodrum Bitez dondurması tattıysanız, Ada’da dondurma
yemeyin. Onu da ait olduğu yerlere bırakın.
Adaya Dair
Bozcaada, Yeşil bir ada, evet ilk intiba olarak, çorak görünse de, bağlarıyla zengin ve çevre konularında oldukça öncü sayılabilecek, değerli, korunan bir yer. Ada, doğal ve tarihi sit alanı. Bu nedenle kısa süreli ziyaretinizde bile ömrünüzü ve hatta sizden sonraların ömrünü uzatmanın alışkanlıklarını size edindiriyor. Adada 2011 yazından beri, naylon poşet kullanımı yasak. Alış-veriş yaparken kese kağıtları ya da kağıt torbalar kullanılıyor, ki aslında ideal olarak sizin file ya da bez torbanızla gezmeniz bekleniyor. Geri dönüşüm kutuları hemen her yerde karşınıza çıkıyor. Plajlı ‘otel’de kalmak gibi bir lüksünüz yok, kimse de istemiyor. Batı Burnu’nda bulunan 17 rüzgargülünden sadece birinin ürettiği elektrik enerjisi tüm Ada’ya yetiyor. Araba yerine, ada içinde ‘ yürümek’ ve toplu taşıma tavsiye ediliyor. Önümüzdeki sezon araçların iskelede otoparka bırakılması ve en azından merkezde yasaklanması söz konusu.
Ada merkezi küçük ve
genelde ‘yaya’ların gidecekleri yerler çok benzer olduğundan, Ada’daki yüzlere
aşina olmak çok kolay. Çoğu zaman sözsüz de olsa hoş bir samimiyet yaratılıyor,
feribotta yanınızda oturan çift sizinle günbatımına gelebiliyor, yemekteki yan
masa ertesi gün plajda karşı çaprazınızda olabiliyor.
Huzurlu, sakin bir ‘deniz’
tatili için müdavimi olunacak ve ömrünüze dair çok şey öğrenilecek bir yer
Bozcaada. Saatleri, telefonları, tabletleri bırakıp, zamansız bir ‘ara’ vermek
istersiniz diye...
Not: Bu yazıya ek olarak, benim de çok
faydalandığım, kolay ulaşılabilir bir Ada Rehberi, www.bozcaadarehberi.com a bakmanız da
tavsiye olunur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder